Ukrayna Savaşı Küreselcilerin “Bekleme Hamlesi” mi?

ABD Irak’ta milyonlarca sivili katlettiği halde 5.000 askerinin ölümüne engel olamadı. ABD askerlerini çiçeklerle karşılayan, Saddam’ın heykellerini terliklerle döven ABD mandacılarına bir sihirli el dokundu ve o teslimiyetçi yapıdan intihar bombacıları türedi ve sonuç: 5000 ABD askeri yaşamını yitirdi. ABD ordusu Hoolywood filmlerinde sergiledikleri kahramanlıklarını bu basit, orantısız güç kullandığı savaşta sergileyemedi, Rambolarına bir haller oldu.
Karizma fena çizildi. Zira bizim 1974 Barış Harekatında o imkanlarla yaptığımız çıkarmada verdiğimiz şehit sayısı 500 civarındaydı. 3500 kadar da Eoka ve düzenli Yunan ordusu ile asimetrik savaş yürüten, Türk Mukavemet Teşkilatı mensubu Mücahit şehidimiz vardı. Düzmece film senaryoları ile kendilerini dünyaya Süper Güç olarak tanıtan devletlerin sahaya indiklerinde Sivil öldürmekte usta olduklarını gördük. Oysa bizim Suriye ve Karabağ’da ortaya koyduğumuz nokta atışlar ile düşmanın sadece askeri unsurlarını vurduğumuzu, savaşların sivil öldürerek değil, askeri hedefleri vurarak kazanılacağını tüm dünyaya film senaryosu olarak değil, bir belgesel niteliğinde gösterdik.

Ukrayna’da ise Rus ordusunun karizması çizildi. Sivillerin katliamını ibretle izledik. Bunların süper güç olmadıklarını tüm dünya gördü. Rusya nükleer kullanmanın eşiğine geldi. “Rusya istese Ukrayna’yı bir kaç saatte haritadan siler” tezi doğru bir tez. Nükleer silah ateşlendiğinde, ilk vuran kazanır. Fakat bir çok devlette nükleer silah olduğunu düşünürsek nükleer silahlar ateşlendiğinde bir çok devlet kim vurduya gidecektir.  Einstein’a atfedilen vecize haklı çıkacak ve 4. dünya savaşı taşla sopayla yapılacaktır. Bu yüzden bu savaşın sona ermesini istemeyen, bilakis daha büyük bir coğrafyaya yayılmasını arzulayan bir vesayetin olduğunu düşünüyorum. Zira dünya nüfusunun azalmasını isteyen bu vesayet sayesinde enerji, petrol ve gıda fiyatlarının aşırı yükselmesi,  kıtlık başta olmak üzere,   konut fiyatlarındaki önlenemez tırmanma ile bir çok insanın evsiz kalıp barınma sorunu yaşamasına sebep olacaktır. Enerji sorununun zirve yapacağı bir dünyada bu kış bir çok haneye Mart karı yağacağına maalesef ki eminim.

Bu ucube savaşta  Rusya’nın bir kaç haklı sebebi var. Sebeplerin en büyüğü, Nato’nun doğuya doğru genişlememe sözüne ve uluslararası anlaşmalara attığı imzasına rağmen sözünü tutmamasından kaynaklı. Nato vasıtasıyla ABD’nin ve batılı emperyalist devletlerin Rusya’nın etrafını kuşatma ve Rus topraklarını Rus halkı açısından güvensiz topraklar haline getirme planını, stajını öğrencilik yıllarında Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaptığını düşündüğüm KGB kökenli Putin’in fark etmemesi mümkün mü? Bir diğer haklı sebebi Rusya’nın, Ukrayna halkı ile kültürel, dini, mezhepsel manevi bağları var. Tıpkı bizim bugün Kürdistan yapılmaya çalışılarak “Sözde vaadedilen topraklarda” yaşayan Kürtlerle olan bağlarımız gibi. Aradaki tek fark Ukrayna bağımsızlığını ilan etmiş ve uluslararası alanda kabul görmüş, devlet olmuş. Ancak SSCB nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan bu devletlerin Nato’nun genişlemesine katkı sağlamaması uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmış. Fakat batılı emperyalistlerin gücü kendilerinde bulduklarında;  tıpkı bağışıklık sistemimizin zayıfladığında bize saldıran ve bedenimize sızmaya çalışan virüsler gibi hareket ettiklerini ve hiç bir anlaşmayı önemsemediklerini bilmeyenimiz var mı? Rusya’ya karşı yapılan şu anda budur. Yahudi kökenli bir komedyeni bir başka Yahudi kökenli Soros’un renkli devrimleriyle Ukrayna’nın başına getirip, “Merak etme biz arkandayız.” Gazını verip Putin’in önüne atmadılar mı? Rusya’nın buna izin vermeyeceğini çok iyi biliyorlardı ve uluslararası kamuoyunda Rusya’yı sivil öldüren, işgalci bir güç olarak tanıtmak ve tüm AB ülkelerinin ambargolarıyla Rus ekonomisini küçültmek, ülke içinde Putin’e karşı bir sivil isyan başlatılmasını sağlamak,  enerji fiyatları ve petrolün aşırı yükselmesine sebep olarak diğer dünya ülkelerinde hayat pahalılığı, gıda, barınma krizi yaratarak o ülkelerde de uslu durmayan, söz dinlemeyen iktidarların iktidarlarını sarsmak, savaşmadan toprak kazanmak bu savaşın arka planıydı.

Devletimiz bu savaşta aslında Nobel Barış Ödülü’ne layık bir dış politika izledi. Ukrayna’ya Bayraktar Siha sattı. Bu silahlar Rus ordusuna büyük kayıplar verdirdi. Ukrayna Savunma Bakanlığı Bayraktar Siha’lara beste yaptı ( https://www.youtube.com/watch?v=VEZ76Fr8JKI&ab_channel=TrollTraderMedya )  ve bu beste savaş boyunca klip olarak tüm dünyaya servis edildi. Devletimiz Ukrayna’dan motor teknolojisini alarak kendi helikopter, hava araçlarını, Hürjet, Kaan, Kızılelma vb. uçurarak ABD’nin 1.4 milyar dolarımızın üzerine çökerek vermediği F35 ve Özgür Projesi ile yenilediğimiz F16 lara bağımlılığımızı ortadan kaldırarak ABD nin ve batılı emperyalistlerin bu kozunu elinden aldı.

Eğer Sayın Recep Tayyip Erdoğan batılı emperyalistlerin desteklediği bir lider olmuş olsaydı, savaşı sonlandırmak amacıyla Dolmabahçe Sarayı’nda Rusya ve Ukrayna taraflarını buluşturmasıyla, şu an Rusya’nın çekildiği tahıl anlaşmasındaki arabuluculuğu ile başta Economist ve Time gibi dergilerin kapaklarında bir kahraman, barış elçisi olarak tanıtılırdı. Oysa bir çoğumuz bilmekteyiz ve gördük ki, Economist dergisinin kapağında “Gitsin” dendi.  Gittiği taktirde de batılı emperyalistlerin güdümünde, Sihalara dokunacak (Ali Babacan söylemi), Anayasa’dan Türklüğü çıkaracak (Ali Babacan söylemi), HDP li belediyelere özerklik verecek (Kılıçdaroğlu söylemi), bu savaşta Ukrayna’nın yanında taraf olacak (Akşener’in söylemidir),  6+1 masanın tek kesişim kümesi, tek birleştikleri nokta olan, ne gariptir ki Rand Corporation raporunda da olması gerektiği vurgulanan Parlamenter Sisteme geri dönüş etrafında birleşmiş sözde bir muhalif cephe hazırlandı. Sözde diyorum, zira biz bize muhalefet etmeyiz. Nitekim öyle de oldu. Kılıçdaroğlu ve Akşener deşifre oldu. Bu nedenle bu siyasi liderleri  çok zor günler bekliyor. Gayri milli söylemleri terk ederek milliyetçi söylemlere zorunlu dönüş yapacaklardır.

Her ne kadar haklı sebepleri olsa da bir Satranç ülkesi olan ve yıllarca dünya şampiyonluklarını elinde bulunduran oyuncular var eden Rusya’nın bu tuzağa düşmemesi gerekirdi.  (Eğer çok kutuplu adil dünya düzeninin veya iki kutuplu vesayet sisteminin bir oyuncusu ise bilerek bu savaşa girmiş ve tuzağa düşmüş görünüyor olabilir. Ya da kovanı parçalayan bir ayının aklı ile hareket ediyor.) Burnunun ucunda kendisine düşmanlık eden ve yüzyıllık işgal planları hazırlayan ve bu planların 30-40 yılını geride bırakmış bir oluşuma (NATO) girmeye teşebbüs eden bir devletin başındaki yönetici ABD mandacısı ise, onu iktidardan indirmek, itibarsızlaştırmak, Nijer’de olduğu gibi askeri bir darbe ile göreveden uzaklaştırmak daha doğru bir hamle olmaz mıydı? Bu durumda görünen o ki, Rusya’nın gücü Afrika’ya yetiyor. Zira yıllardır batılılarca katledilen ve sömürülen Afrika halkına tahılı karşılıksız yolluyor. Baba rolünü üstleniyor. Dolayısıyla Nijer halkı da darbecilerin yanında yer alıyor, Rus bayrağı sallıyor. Keşke hiç bir halk hiç bir devletin bayrağına sığınmasa. Ancak açlık, yoksulluk ve sefalet Afrika halkını bu duruma getirdi. Bu anlaşılabilir bir şey. Fakat her ülkenin derin devleti ile ilişki içinde olan oligarklarının pozisyonlarını koruyabilmek için vatanlarına ihanet edip durumsal davranarak mandacı olmaları kabul edilemez ve affedilemez.

Ukrayna ve Rusya savaşına tekrar dönersek, İsrail merkezli Rockefeller Hanedanı (ABD’de vesayet sahibi) Rotschilds Hanedanı (İngiltere’de vesayet sahibi) dünyanın İsrail devleti menfaatleri doğrultusunda iki kutuplu olmasında ısrar mı ediyorlar? Ya da bunların deşifre olduğu bir dünyada vesayet kabul etmek istemeyen Derin ABD ve Derin İngiltere ile bunlara ekonomik, askeri, siyasal olarak bağlı Derin Devletleri “Çok kutuplu adil bir dünya düzeni” için harekete mi geçtiler?  Zira Rusya gerçekten Ukrayna’yı istese bir gecede haritadan siler ve ABD nasıl yenilmekte olduğu Japon ordularını durdurabilmek için Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası attığında dünya seyirci kaldıysa yine seyirci kalır ve nükleer silahı olan hiç bir devlet aklının eli nükleer için düğmeye gitmez. Gerçek budur. Peki öyleyse, karşılıklı sivil hedeflere, köprülere, AVM lere vs. bir kaç füze, dron yollayarak it dalaşı gibi süren, dünyayı açlığa, hayat pahalılığına, devletlerin ekonomik istikrarsızlık yaşamalarına ve ekonomik büyüme hızlarının durmak bir yana küçülmelerin baş göstermesine sebep olan bu savaş, aslında bir BEKLEME HAMLESİ mi?
Satranç maçlarında olağan stratejik bir hamledir bekleme hamlesi. Rakibi Zugzwanga (Zorunlu kötü hamle yapmaya) düşürmek için bir bekleme hamlesi yapılır ve beklenir. Rakip ne oynasa kaybedecektir. En iyi hamlesi bile en kötü hamlesidir. Peki burada rakip kim? Rakip, şeytanlaşmamış tüm insanlıktır. Rakip biziz yani. Şeytanın rakibi şeytanlaşmamış olandır zira. O halde, şeytanın yarattığı ve kurguladığı bir dünyada Allah’a sığınmak da şeytan işi, şeytanın planlarının bir parçası değil midir?  Biliyorum çok tehlikeli sorular bunlar. Bir düşük akıllı çıkıp beni satanist ilan edebilir. Tanıyanlar çok iyi bilir ki, ben kedileri çok severim. Öyle illüminatici dayatma sözde ideolojilerle hiç işim olmaz. Eğer yaşadığımız dünyada bir tabela asılı ise, tabelada “Burada Allah yok, peygamber tatile çıktı.¹” Yazıyorsa, görmezlikten gelemeyiz. Tabi ki direneceğiz. O dünyada Allaha isyan aslında o dünyanın allahı olan şeytana isyandır ve bu isyan kutsaldır.

¹ 12 Eylül işkencehanelerinin duvarlarında yazdığı rivayet edilen yazıdır.