“Bop Eş Başkanlığı”ndan “Bap Eş Başkanlığı”na (Büyük Akdeniz Projesi-Mavi Vatan)

Bazı stratejist unvanlı konuşmacılar televizyonların hararetli tartışma programlarında siyaseti satranca benzetiyorlar. Bu yanlış. Siyaset olsa olsa, satrancın Crazy House versiyonu olabilir. Nasıl oynanır bu Crazy House? Rakipten kazandığın taşı, hamle sırası sana geldiğinde istediğin zaman istediğin kareye koyarsın. Yani klasik satranç sporundaki gibi olasılık hesaplamaları kat sayısı öyle bir artar ki, durum iyice karmaşıklaşır. Siyasette de öyle değil mi? Daha dün siyaset sahnesinde sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sayıp sıralayan bir siyasetçiyi, bir müddet sonra Ak Parti rozetini takarken görebiliriz. Sonra bir bakmışsınız İç İşleri bakanı olmuş, Cumhurbaşkanı yardımcısı  olmuş. Bunun gibi çok örnek vardır siyasette. Aynı durum muhalefette de yaşanır. İktidarın ekonomi politikasını veya Suriye politikasını çok eleştiren muhalefet bir bakmışsınız iktidar partisinde yıllarca Maliye ve Hazine Bakanlığı makamında kalmış siyasetçi ile 6+1 masa etrafında toplanmış, aralarından su sızmıyor. Yine aynı şekilde bir bakarsınız muhalefet lideri iktidarın Suriye politikasını yerden yere vurduğu ve “Tarihimizin en çapsız  bakanıdır” dediği siyasetçiyi baş tacı etmiştir. Bu yüzden siyasette olasılık katsayısı artar ve hatta hesaplanamaz hamleler gelebilir.  Klasik satranç ile siyaseti karıştırmamakta fayda var.

Gelelim daha büyük ve ölümcül hamlelere. Az önce verdiğim örnekler iç siyaset için geçerliydi. Dışarıya oyun büyük kurulur. Kurulmalıdır da. Yoksa hemen herkes DERİN dediği devletin şifrelerini çözerse, devletin ne derinliği kalır? Şimdi biraz geriye saralım. Şehide kelle, Apo’ya sayın diyen bir iktidar heveslisi siyasetçi var. Yetmiyor Yahudi Cesaret Madalyası alıyor. Doğal olarak Türk Derin Devletinin dışarıya mesajı şu: “İşte bakın vatana ihanet edecek, Atatürk devrim ve ilkeleri ile hesaplaşma içinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni felç edecek, aradığınız adam budur.”
Pentagon, İsrail, İngiltere zokayı yutuyor. İçeride Tüsiad desteği var. Solun kalesi İletişim Yayınları’nı satın almış çakma solcu Kızıl Milyarder kod adlı Kavala’nın beslediği STK’ların desteğini almakla kalmamış, dönemin basın medya patronu Aydın Doğan’ın gazete ve televizyonlarının desteğini almış, yetmemiş “Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanıyım” deyip arkasına küreselcilerin desteğini alarak, Soros’u ülkeye getirip, kırmızı halılar serdirmiş, parti flama ve bayraklarını birden bire Turuncuya boyamış,  ancak iktidar olup, BAP (Büyük Akdeniz Projesi-Mavi Vatan) Eş Başkanı çıkmış bir siyasetçi var. Objektif olalım. Objektif, gördüğünü aktarır. Seversiniz, sevmezsiniz. Hatta nefret de edebilirsiniz. Ancak durum tespiti budur.

Alın size Crazy House hamlesi. Bu hamle, destekçi emperyalistlerde nasıl bir soğuk duş etkisi yapmış olabilir, empati kurabiliyor musunuz onlarla? Sırasıyla denenen Occupy Gezi, 17-25 Aralık girişimi, Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması ve nihayetinde  15 Temmuz işgal girişimi çıldırmalarının zirvesi, PİK NOKTASI olabilir mi? Bu kez Onların Çocukları (O.Ç.) başaramadılar. Deşifre oldular. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, “1960 Yılından beri süregelen dostluğumuz ve stratejik ortaklığımız.” Diye başlayan Rand Corporation Raporu’na aykırı, çok aykırı bir varyanta (Zorunlu hamleler silsilesi) girmiş ve sonu devletimiz için hayırlı olmuştur. Zira 1960 yılında başlayan dostluk 1961 de dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile yakın ilişkiler kurmaya başlayan, heyetler oluşturan Adnan Menderes’in ve heyetindeki 2 bakanının asılması ile sonuçlanan, ABD’nin Nato’yu da kullanarak devletimize karabasan gibi çöktüğü süreçle başlayan büyük bir ihanete karşı, milli,  devrimci, tam bağımsız cephenin gizliden örgütlenmesini ve su gibi sessizce ilerlemesini de beraberinde getirdi. Bu örgütlenme 1960 yılından beri devletimize çöken bu yapıyı zaman içinde fişledi. SIZINTI cılar devletimize sızarken, ENDERUN devletimiz de onların içine sızdı. ENDERUN diyorum, o malum Osmanlı’da devlet adamı yetiştiren okul aklınıza gelmesin. Bir karadenizli vatandaşımızın şivesiyle pekala bir devlet tanımı olabilirdi,  ENDERUN. Devletimizin derinliğini sorduğunuzu varsayın bir Karadenizli vatandaşımıza, azıcık bilmiş bir şey olsun, devletini tanısın. Demez miydi ki; “Uyyy derin de neçiii en deruuuun, en deruuuun.”

Tekrar Adnan Menderes ve iki bakanına gelirsek. Onlar hain değildi ama Menderes ve iki bakanının asılması hamlesi;  acz içinde olan, o dönem ABD ve kullandığı Nato’ya karşı gelinemeyeceğini savunan, bir müddet, güçlenene kadar, stratejik ortakmışız gibi yapmanın daha faydalı olacağını düşünen mandacı bir yapının etkisiyle başbakanını ve iki bakanını FEDA hamlesidir enderunumuzun. Ben öyle düşünüyorum. Devlet aklının verdiği en kötü karar dahi pek sorgulanmasa iyi olur. Zira sağda solda, sosyal medyada ahkam kesmeyi hepimiz çok iyi biliyoruz ama hiç birimiz Mit müsteşarı değiliz, önümüze gizli dosyalar konmuyor. Devlet aklının neye göre düşünüp hareket ettiğini de bilemiyoruz. Misal: Bir sürü “Şehir Hastanesi” yapıldı. Muhalefet eleştirdi. Haddinden fazla “Şehir Hastanesi.” Ne gerek vardı? Ve bir zaman geldi, dünya kırıldı. Büyük bir pandemi süreci yaşadık ve sözde süper güç devletlerin maymuna döndüğü dönemde biz bu süreci en az zararla atlattık.

Bir başka husus: Rusya kazanamadığı veya asıl hedefin kıtlık, hayat pahalılığı olduğu için kazanmak istemediği bir savaşta Nükleer güç kullanmayı tartışmaya açıyor. Ak Parti iktidarında hiç bir iktidarın yapmayacağı kadar tüneller, metrolar yapıldı. Bunların hepsi zamanı gelince nükleer savaş dahil, sığınak olabiliyor ve işgal durumlarında gerilla savaşı yapılabilecek, işgal kuvvetlerine karşı direniş gösterecek sivil veya askeri birliklerin kullanacağı unsurlar olabiliyor.  Durduk yerde bu kadar metro ve tünellerin yapılması da tıpkı şehir hastaneleri gibi, devlet aklının ileriye dönük çalıştığının, istihbaratın ve strateji tahmin yeteneğinin göstergesi olabilir mi?